Yakup Akgul
4 min readDec 20, 2023

Kar

Bu tatili gerçek bir kış tatili olarak, doğa içinde geçirmeye karar verdik. Kerem, sürekli hiç kar görmedim diye hayıflanıyordu. İşin gerçeği, iki buçuk yaşına kadar yeterince kar görmüştü. Anlaşılan, ömrünün körfez bölgesinde geçen kısmında, hafızasındaki kar eriyip yok olmuştu. Önce Bursa’ya geçtik. Uludağ’da henüz kar yağmadığını öğrenince, şehir merkezinde iki gün kaldık. Kar yağışını görmesek de Uludağ yolundaki sisli ve yokuşlu yol içimize serinlik getirdi. Çam ağaçlarının arasından yukarı doğru kıvrılan yol, sisli hava ve yağmur bir film sahnesini andırıyordu. Bursa’da her zamanki gibi Koza Han ve Ulu Camiye uğradık. Caminin giriş çıkışı biraz kalabalık olsa da içerisi tenhaydı. Yağmur yağarken Koza Han’da salep içip, ipek eşarp ve hediyelik eşya satan mağazaları gezdik. Bir de Kerem’e, dua ederse belki yarın kar yağabileceği öğüdünü verdik.

Ertesi gün ise Cumalıkazık’a uğradık. Köyün taşlı sokaklarında, Zeynep’in bebek arabasıyla parke taşları ile döşenmiş yokuşu zar zor çıkabildik. Eski köy evleri güzel korunmuştu. Evler sarı,mor, kırmızı ve türlü renklerle boyanmıştı. Kestane ağaçları arasında sıralanan evleri daracık yollar bölüyordu. Sokaklar kalablıktı. Her bir evin önünde gözleme yapılır ilanı ve hediyelik eşya satan birkaç kişi vardı. Evlerin içi ise odun ateşi ile sıcacıktı. Oradakiler, havanın bugün soğuduğundan dert yanıyordu. Bizse dört gözle kar yağmasını bekliyorduk.

Oradan, Abant’a doğru yol çıktık. Bursa Abant arası üç saat sürdü. Abant’a varana kadar sıcaklık 10 dereceden -1 dereceye düştü. Dağlık yüksek kısımlarda orman yeşili yavaş yavaş kar beyazına dönüyordu. Bir umut, kar olabilir diye düşünmeye başladık. Abant yoluna saptık. Biraz ilerleyince birikmiş kar yerde de görülüyordu artık. Belki bir santimetreyi buluyordu birikmiş kar.

Abant’ın girişine ulaştık. Kar daha da belirginleşti. Her yer bembeyazdı. Hem ağaçlar hem de toprak karla kaplıydı. Gölün girişindeki görevliye ne zaman yağdığını sorduk. Önceki akşam bir sürpriz yapmış. Belki sonraki gün eriyebilirmiş. Her yıl bu günlerde böyle yapıyormuş.

Çam ve köknar ağaçlarının dallarını kaplayan kar, gölün kenarındaki sararmış sazlık ve bu renklerle iç içe geçmiş koyu mavi renkli göl ile pastoral bir manzara önümüze serilmişti. Bu heyecanla, Nimet ve Zeynep’i otelde bırakıp Keremle kendimizi dışarı attık. Kartopu ve kardanadam yapmak için yeterli kar vardı. Günübirlik ziyaretçiler güneş batmadan dönüş yoluna koyulmuşlardı bile. Bizse hava kararana ve biraz daha soğuyana kadar gölün çevresini keşfetmeye devam ettik.

Görevlinin dediği gibi kar erimeye teşneydi. Güneşin gördüğü kısımlarda ağaç dallarından su damlaları düşüyordu. Üçümüz yürüyerek Zeynep de arabasıyla, karşı tarafa bakı olmayan yere doğru yola koyulduk. Gölün karşı tarafı halen beyazdı. Yürüdükçe hava daha da soğuyordu . Gölge kısımlarda soğuğu iliklerimize kadar hissettik. Biraz ötedeki levhayı görünce sola saptık . Sapada kalmış güzel bir köye vardık. Köy terkedilmiş gibi sessizdi. Bacalardan duman bile tütmüyordu. Bir traktörün bize yaklaştığını görmesek terkedilmiş olduğunu düşünmeye başlamıştık bile .

Köye göz ucuyla bakıp geri dönmeye karar verdik. Kerem’in terkedilmiş köyle ilgili hayalet ve vampir hikayelerini dinlerken otele varmıştık bile. Karşıda henüz kar erimemiş tepeye ise akşam tırmanmayı kararlaştırdık.

Güneş batmadan gölün karşı yakasındaki karlı tepeye varmak için yola çıktık. Yine de tepeye vardığımızda güneş batmıştı. Hava biraz daha soğuktu. Erimekte olan kar buzlanmıştı. Tepe, her iki yanı ağaçlı dik eğimiyle ormana çıkıyordu. Yürüdüğümüz yerde ise pek ağaç yoktu. Biraz uzakta orman başlıyordu.

Kamp yerinde kimseler kalmamıştı. Birkaç sahipsiz köpek etrafta dolaşıyordu. Tepeye tırmanırken bir tanesi bize doğru hızla yaklaşmaya başladı. Beyaz göğsü dışında tüm vücudu simsiyah bir köpekti.Sol ön ayağı aksıyordu. Pek saldırgan görünmese de Kerem’i yanıma yaklaştırdım. Siyah köpek bize varınca durdu. Bizim tedirginliğimizi anladı. Önümüze doğru atladı. Sağa sola zıplayarak sevimli hareketler yapmaya başladı. Ön ayaklarını havaya kaldırıp sonra kafasını yere doğru yaklaştırıyordu. Bize güven vermeye ya da bizimle oyun oynamaya çalıştığını düşündük. Keremle ben yürüdükçe o da mesafeyi koruyarak bizi takip ediyordu. Bazen tepenin en ucuna kadar koşturuyor, yandaki dereye dalıyor ve tekrar bize sokuluyordu. Siyah köpek böylece tüm yürüyüş boyunca yanımızdan ayrılmadı. Gözümüze kestirdiğimiz hedefe ulaştık. Dönüş yolunda siyah köpek bize mihmandarlık etmeye devam etti. Ta ki aracımıza ulaşana kadar .Daha önce köpekleri sevmediğini söyleyen Kerem’e yol bitmeden dost olmuştu bile…

Yakup Akgul
Yakup Akgul

Written by Yakup Akgul

I am an experienced professional in CRM , Loyalty ,Project Management and Customer Analytics with over 15 years’ experience with a PhD in Marketing Management.

No responses yet