Cervantes ve Velazquez’in Şehri: Madrid

Yakup Akgul
4 min readNov 15, 2024

--

Şurada görüyor musun dostum Sancho, otuz veya kırk tane iri dev var? Onlarla savaşmayı ve onları öldürmeyi düşünüyorum(Cervantes, Don Kişot).

Yemyeşil bir ovaya kurulu Madrid şehrinin silüeti uzaktan seçilebiliyordu artık. Şehrin etrafını saran ovanın ufuk çizgisiyle birleştiği yer denizi andırıyordu. Küçük tepelerde ise dev rüzgar türbinleri esen yeli hasat ediyordu. Uçak, şehrin etrafındaki ekili tarlalar ve meyve fidanlıkları görüntüsü eşliğinde şehre indi.

Madrid, Endülüs hükümdarı 1. Muhammet tarafından dokuzuncu yüzyılda kurulmuş bir şehir. Endülüs zamanında sınır şehriymiş. Diğer Avrupa başkentlerine göre genç bir kent. Şimdi bir sanayi ve teknoloji şehri olsa da geçmişte tarım alanında bereketliymiş. Velasquez’in Prado müzesinde bulunan eserlerinde üzüm ve diğer meyve yetiştiricileri göze çarpıyordu. Her yılbaşında,eski kraliyet sarayının yanında bulunan büyük bir katedralin yemyeşil vadiye bakan terasına giden insanlar, oniki adet üzüm yiyerek yeni yıla girerlermiş. Özellikle, beyaz ve çekirdeksiz üzümler daha çok tercih edilirmiş. İnsanlar her bir üzümü ağızlarına götürürken, gelecek yılın her bir ayı için dilek tutarlarmış.

Şehir, geniş meydanlar, büyük parklar ve bulvarlarla dolu. İnsanlar karınca gibi vızır vızır geçiyorlar metro istasyonlarından. Endişe etmeksizin kendimi metro hatlarının akışına bırakıyorum. Nasıl olsa tüm trenler birbirine bağlanır bu şehirde diye düşünüyorum. Her durakta bir yerlere yetişmeye çalışan telaşlı insanlar, okuldan dönen öğrenciler, etrafı inceleyen turistler ve gözleri telefonlarından ayrılmayan yolcular… Şehrin altından yerin üstüne, oradan da sokaklara, şehrin kılcal damarlarına erişiyorlar. Bir metro durağında Madrid’de alışverişinizi metro ile gezerek yapın afişi asılı. Plaza Mayor, kare şeklinde büyük bir çarşı ve turistlerin uğrak durağı. Enteresan bir şekilde, bazı pencerelerde Lübnan , Filistin , Galatasaray bayrakları asılı. İki yaşlı kadın ellerinde alışveriş çantaları ile sokağın uzak kısmına doğru yürüyorlar. Madrid mimarisi, Balat ve Beyoğlu taraflarını andırıyor. Belli ki, Latinler ve Safarat Yahudileri İstanbul’a göç ederken heybelerinde mimari anlayışlarını da getirmişler. Retiro park ise huzur verici tarihi bir park. İçerisinde, eski saraylar ve bir de gölet bulunuyor. Haftasonunda, bir piknik alanı kadar kalabalıklaşıyor. İspanya Kralı 12.Alfonso’nun heykeli tüm parkı ve şehri görüyor buradan.

Madrid’de Prado ve Reyna Sofya müzelerini görebildim. Barok çağın ve İspanya Kraliyet ailesinin meşhur sanatçısı Velázquez’in eserleri Prado müzesinde sergileniyor. Müzenin giriş kısmında Velasquez’in, çıkışında ise Goya’nın heykeli bulunuyor. Velazquez’in kral IV. Filip’in ailesini ve kendisini resmettiği meşhur eseri Meninalar da bu müzede… Velazquez’in yaşadığı çağ, İspanyolların altın çağı olarak bilinir. Ondan bir nesil önce ise meşhur yazar Cervantes yaşamış. Cervantes’in meşhur eseri Don Kişot, Kral II. Filip zamanına denk gelir. Don Kişot, Velasquez’in zamanı yücelten eserlerinin aksine geçmişe belki de Endülüs zamanına özlem içeren bir temaya sahiptir. Her ikisi de 1492’de Endülüs Emevilerinin yıkılması ya da reqonquista olarak da bilinen ve 25 yıl süren Fransa – İspanya savaşı sonunda 1659 yılında imzalanan Pirene anlaşması ile biten İspanya altın çağının çocuklarıdır. İkisi de Madrid’de yaşamışlar. İkisinin de hayatının bir kısmı İtalya’da geçmiş. Velazquez, sanatını geliştirmek için bir yıl Floransa’da kalmış. Cervantes, sürgün olarak Roma’da yaşamış. Velazquez’in eserlerinde o zamanın şatafatını hissediyor ve günlük hayatını bir nebze de olsa anlayabiliyorsunuz. Avrupa’nın sanat açısından verimli bir çağ yaşadığı bir dönemden İspanya da nasibini almış. Güç kazanan krallar muzaffer hikayelerini resmedecek sanatçıları teşvik etmişler. Prado müzesinde Boticelli , Caravaccio , Rubens gibi Velazquez’in çağdaşı olan Flemenk ve İtalyan sanatçıların eserleri de sergileniyor. Reyna Sofya müzesi, modern çağın sürrealist resimlerinin toplanma alanı olmuş. Başta Guernica resmi olmak üzere , Pablo Picasso, Salvador Dali , Joan Miro gibi sanatçıların eserlerini yakından görme şansım oldu. Guernica, kimilerine göre savaş karşıtlığını anlatan tarihteki en iyi resim. Pablo Picasso, 1937 İspanya iç savaşında, Nazilerin Bask bölgesini bombalamasından sonra resmetmiş Guernica’yı. Resim , 1980 lerde Franco’nun ölümünden sonra Newyork’tan Madrid’e getirilmiş. İnsanlar için artık sıradanlaşan savaşları düşününce Gündüz Vassaf’ın 1980’lerde yazdığı şu sözler anlamını buluyor : “Otomatizasyon sürdükçe, insanın tüm organları kuruyup gidecektir-düğmeye basan parmağı dışında”…

1937’de İspanya iç savaşında, Bask bölgesine yapılan bir hava saldırısını betimleyen Guernica tablosu (Pablo Picasso)

Şehirde, Endülüs’e dair pek bir kalıntı göremedim.Madrid’de hayat, tıpkı İstanbul’daki gibi çok hareketli. Toplu ulaşım çok gelişmiş ve akşamları tüm restoranlar, çarşılar tıklım tıklım. Bu şehirde, kendimi hiç yabancı hissetmedim. Madrid’in çok yakınında bulunan ve Cervantes’in yaşadığı yer olarak bilinen Alcalá de Heranes’e gidemediğim için ise şehri hakkıyla gezdim diyemem...

--

--

Yakup Akgul
Yakup Akgul

Written by Yakup Akgul

I am an experienced professional in CRM , Loyalty ,Project Management and Customer Analytics with over 15 years’ experience with a PhD in Marketing Management.

No responses yet